Medya turizmin neresinde?

Türkiye’nin gelecek yıllarda uluslararası rekabet ortamında imaj ve marka değerini yükseltmek amacıyla gerekli stratejileri belirlemek üzere geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir turizm şûrası gerçekleştirildi.

Öncelikle ülkemize ve turizm sektörüne hayırlı olmasını diliyorum. Bu şûrada neler konuşuldu, yansımaları ne olacak? Ancak yayınlanacak kitapçık ve sonrasında anlayacağız.

Şûraya katılanlardan aldığımız bilgilere göre, turizm sektörünün mevcut durumu değerlendirilmiş ve geleceğe yönelik ulusal bir turizm politikasının oluşturulması için çalışmalar yapılmış.

Eğer doğru ise, bir gazetede okuduğum kadarıyla “3.Turizm Şûra”sı 75 milyon Türk Lirası’na mal olmuş. Davetliler ise, ilgili kamu kurum ve kuruluşları, turizm meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, turizm sektörü ve akademik camia. Gördüğümüz kadarıyla medya hariç her kesimden temsilciler var.

Buradan şûra’ya ev sahibi olan Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’a sormak istiyorum: “Türk medyası şurada neden temsil edilmedi?”

Sayın Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı olduktan sonra turizm sektörü ile ilk buluşmasını Antalya’da yaptığında bir yazı kaleme almıştım. Hatta daha sonra telefonla görüştüğümüz aynı zamanda meslektaşımızda olan Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’a da gördüğümüz eksiklikleri anlatmıştım. Telafi sözü verilmesine rağmen bir ses çıkmadı.

Yapılan turizm şûrasında yine benzer hatalar yapıldığını düşünüyorum.

İçimizden biri olan Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’ın bizi iyi anlayacağını düşünüyorum. Şûra’da Türk medyası resmi olarak masanın etrafında niye yoktu? Turizm medyası diye haber amaçlı davet edilenlerden söz etmiyorum. Şûraya görüş ve önerilerini almak üzere davet edilenler arasında gazeteciler var mıydı? Varsa kim temsil etti? Antalya medyası neden davet edilmedi?

Ankara’nın turizm konusunda bir İstanbul takıntısı olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde turizm medyası konusunda da İstanbul takıntısı mı var?

Türk turizmin başkenti Antalya’dır. Aynı şekilde turizm medyasının da başkenti Antalya’dır. İstanbul medyası kesinlikle Antalya medyasını temsil etmemektedir.

Antalya medyasının ülke ekonomisi ve turizm sektörü için sadece habercilik, yayıncılık yapmadığını ülkesi milleti için neler yaptığını kısa örneklerle bir kez daha yazmak istiyorum.

On bir yıldır başkanlığını yaptığım Antalya Gazeteciler Cemiyeti olarak yaklaşık binin üzerinde gazeteciyi Antalya’ya getirmişiz. Antalyalı turizmciler bunu çok iyi bilirler, üstelik devletten bir kuruş para talep etmeden Rusya, Almanya, Polonya, Ukrayna, Hollanda ve İsrail’den getirdiğimiz meslektaşlarımızla başta Antalya olmak üzere ülkemizin tanıtımına, dış dünyadaki olumsuz imajımızın düzelmesine yönelik çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.

Sizin bir türlü ciddiye almadığınız Antalya medyası, 2018 yılı içinde yaklaşık binin üzerinde -başta Rusya olmak üzere- Antalya’ya en fazla misafir gönderen ülkelerden gazeteci getirmeyi planlıyor.

Turizm sektörünün çok önemli bir paydaşıdır medya. Olumsuz her haber başta turizm sektörünü etkiliyor ise, geleceğe dair ulusal turizm politikamızın belirlendiği önemli bir buluşmadan medya niye yok sayılır?

Antalya medyası bugüne kadar turizm sektörünün iyi ve kötü gününde örgütüyle birlikte örnek sayılabilecek düzeyde her türlü övgüyü, alkışı hak eden kentine ve ülkesine duyarlı bağlı çalışmalar yapmıştır.

Türk turizmin gelişmesi ve sorunlarının çözümü için yapılan medya alanında yapılan çalışmaları hakkında elimizde sayfalar dolusu verebileceğimiz örnekler mevcuttur.

Ankara’da Antalya medyasını masa etrafında temsil edilmesinden rahatsız olanları duyuyoruz. Hatta davetli listelerinde ‘Bunlara ne gerek var’ diyerek İstanbul lobisine teslim olan Antalyalı turizmci ve yöneticileri de bir kenara not ettik.

Unutmayın ki, turizmde başarı iyi bir takım oyununda geçer. Medya birçok sektörde olduğu gibi, turizm sektörünün de çok değerli bir forvet oyuncusudur. Medyasız yaptığınız her toplantı forvetsiz sahaya çıkmak demektir.

Bilmem anlatabildim mi?

Rusya Gazetecileri ve bizim turizmciler!

Geçtiğimiz haftalarda Akdeniz Gazeteciler Federasyonundan başkan vekilim aynı zamanda Kıbrıs Türk Turizm Yazarları Derneği Başkanı sevgili Nazmi Pınar ile birlikte Rusya Federasyonu Soçi kentinde yapılan Rusya Gazeteciler Birliğinin organize ettiği yaklaşık 1.500 gazetecinin katıldığı Gazeteciler Festivali ve Medya Kongresine katıldık.

Bu büyük medya organizasyonuna Akdeniz Turistik Otelciler Birliği Başkanı sevgili Erkan Yağcı da özel davetliydi. Rahmetli Pamfilya Tur’un sahibi Yaşar Sabutay ile tam 9 yıl önce yine aynı yerde yapılan benzer bir medya buluşmasına katılarak Rus Gazetecileri Antalya’ya davet etmiştik ve akabinde 500’e yakın Rus gazeteciyi AKTOB ve ODEON Tur destekli Kemer’e getirmiştik. Hiç kimse kusura bakmasın ama Rusya pazarı kısa zamanda büyüdüyse bunda bu tarz çalışmaların büyük etkisi olmuştur.

Rusya Gazeteciler Birliği 21 yıldır her sene bir bölgede aralarında azda olsa dünya gazetecilerinin olduğu Rusya Gazeteciler Festivali yapıyor. Bende bu festivallerin 4 tanesine katıldım. Adı festival ancak bu aslında bir medya kongresi içeriğinde mesleki sorunlar konuşuluyor, medyanın dünü bugünü enine boyuna hafta boyunca farklı başlıklarla farklı toplantı odalarında masaya yatırılıyor. Kemer’deki buluşmada da bunları yaptık. Tahtalı Dağında da dünyada görevleri başında hayatlarını kaybetmiş gazeteciler için anma programı yapmıştık. Rus gazeteciler hala 2009 da yaptığımız Kemer buluşmasını konuşuyor diyebilirim.

Şimdi biz 2018 yılı Nisan ayı içinde Rusya Gazeteciler Birliğinin her sene Rusya Federasyonun farklı bir bölgesinde yapılan büyük medya buluşmasını Antalya’ya almaya çalışıyoruz. Soçi’de bunun ön görüşmelerini yaptık ve prensipte anlaştık, el sıkıştık.

Festivalin ilk akşam açılış töreninde salonda yerini alan yaklaşık 1500 Rusya ağırlıklı gazeteciye hitap ettim ve hepsini Antalya’ya davet ettim. Ben sahneye çıkmadan önce Bulgaristan ve Sırbistan temsilcileri konuştu ve onlarda bu festivalin seneye kendi ülkelerinde yapılması için davet yaptı. Rusya Gazeteciler Birliği Başkanı Vsevolod Bogdanov her davet sonu bir oylama yaptı ve nihayetinde ben son davet sahibiydim ve yine başkan salonda bulunanlara bu festivali seneye Antalya’da yapalım diyenler el kaldırsın dediğinde salon adeta ayaktaydı. Rusların Antalya sevgisi de böylece açık ara önde olduğunu bir kez daha bu basit oylama sonucu gördük, resmen göğsümüz kabardı gururlandık o an…

Bir tek eksiğimiz turizm sektörünü temsilen orada bir temsilcinin olmamasıydı. Ben gerekli sitemimi AKTOB Başkanı sevgili Erkan Yağcı’ya ilettim. Antalyalı gazeteciler olarak yaşanan krizlerin hızlıca atlatılması, bu tür medya projeleriyle kentimizin ülkemizin tanıtımına katkıda bulunmak istiyoruz. Yanlış anlaşılmasın bu çalışmalar için birleri bize maaş filan ödemiyor. Tamamen gönüllüyüz. Ama ne hikmetse bilmiyorum bu turizm sektörü bizim sırtımızı sıvazlayıp gönlümüzü bile almayı çok görüyor.

Daha önceleri yazdım bir kez daha altını çizerek yazmak istiyorum, Rusya ile yaşadığımız krizin akabinde bu ülkeden 1000 civarında gazetecinin Antalya’da buluştuğunu düşünün, olayın yaratacağı pozitif etkileri biraz empati yapın lütfen…  Kriz üstüne kriz yaşayan adeta can çekişen Antalya turizmi için yaşamsal bir etkinlik olmaz mı?  Neden sektör böyle etkinlikleri yapan insanlara destek vermekten kaçınır, niye geri geri durur acaba?

Eğer Soçi’ye  bir AKTOB temsilcisi gelmiş olsaydı salonda bulunan 1500 gazeteciye bir Antalya sunumu yapacaktı. Milyon dolar verseniz bu tanıtımı yapamazsınız. Rusya’nın tüm etkili gazetecileri hazır bir aradayken neden bu tanıtım fırsatını kaçırıyor ve işin ciddiyetini kavrayamıyoruz acaba?

Sektörün üzerinde sanki ölü toprağı serpilmiş, rehavet diz boyu. Herkes günü kurtarma peşinde. Bugün tamam da yarın ne olacak?

Biz üzerimize düşeni yaptık. Gittik görüştük söz aldık. Önümüzdeki sene Rusya gazetecileri büyük medya buluşmasını canı gönülden Antalya’da yapmak istiyor. Sadece turizm sektörünü değil bu organizasyon domates biber patlıcan ihracatcısınıda çok yakından ilgilendiriyor.

Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya Valisi Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel bu büyük medya buluşmasından haberdar ve destek sözleri de var. Şimdi gidip projeyi asıl sahiplenmesi gereken Kültür ve Turizm Bakanımız Numan Kurtulmuş’a anlatacağım. Hiç kuşkum yok ki Sayın Kurtulmuş bu projeye sahip çıkacak ve tam destek verecektir.

Esasen işimiz turizm ve tarımdan ekmek yiyen sektör temsilcileriyle. Onların desteği bu projeye omuz vermesi mühimdir, elzemdir. Kısa zamanda onlarla da oturup neleri yapacağımızı yapamayacağımızı konuşmalıyız. Bizim elimiz taşın altındadır. İşte sizi büyük bir tanıtım fırsatı bekliyor. Değerlendirip değerlendirmemek size kalmıştır.

Şimdilik sevgiyle esen kalın…

Dünya markası şehir nasıl olur?

Dünya kenti Antalya sloganını hemen hemen hepimiz kullanırız. Üstelik çoğumuz kullandığımız sloganın ne anlama geldiğini bilmeden kullanırız…

‘Dünya kenti Antalya’ söylemi aslında Antalya’ya çok yakışıyor. Herkes gibi benim de kulağıma çok hoş geliyor. Gittiğim ülkelerde gördüğüm dünya kenti şehirlerle Antalya’yı kıyasladığım zaman en uygun sloganın “Dünya turizm kenti Antalya” olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizim kıyılarımız henüz kirlenmedi. Allah vergisi denizimiz içilecek seviyede. Kumumuz, güneşimiz mükemmel.  En mühimi de birçok ülkede olmayan konforda tesislerimiz ve içersinde güler yüzlü hizmet veren insan ve hizmet kalitesi. Bu yönümüzle evet dünya kenti bir şehiriz.

Geçtiğimiz günlerde Manavgat’ta yine turizme hizmet edecek “Yörük Kültürü Müzesi” açılışına katıldım. Burada Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel “Hedefimiz 5  yıldızlı otellerimizin kapısından itibaren kentlerimizi de 5 yıldızlı hale getirmektir” diye bir konuşma yaptı. Benim yıllardır yazıp çizdiğim önemli bir konunun altını çizmişti Türel Başkan…

Marka şehir nedir? Dünya kenti olmak nasıl bir şeydir? Bu sloganı kullananlardan kaçımız dünya markası olmuş bir kenti ziyaret etti acaba? Kriterlerini bilerek mi bu sloganı Antalya için kullanıyoruz? Hiç marka olmuş bir dünya kenti ile Antalya’yı yan yana koyup kıyasladık mı?

Antalya’nın dünya kenti olabilmesi için inanın oldukça fazla kriter var. En önemlisi çevreye duyarlı korunmuş bir kent. Alt yapı hizmetleri, görsel yapı vs. vs. liste uzayıp gidiyor.

Antalya marka şehir olmaya aday bir kent. Para kazanma uğruna yeşili yok edip yerlerine bina dikerseniz marka şehir olamazsınız. Zaten hiçbir kalitesi olmayan kaldırımlara totem dikerseniz, adım başı kentin her tarafını reklam panoları ile doldurursanız marka kent olamazsınız.

Allah vergisi olan denizi iyi koruduğumuzu da söyleyemem. Doğamız hızla yok edilirken, Antalya denizinin de hızla kirlenmeye başladığını üzülerek yazıyorum.

Dünya kenti Antalya olacaksak önce çevreyi koruyacağız. Denizimizi sahilleri koruma altına alacağız. Alt yapımızı düzelteceğiz. Görsel kirlilik belasından bu kenti kurtarmalıyız.

Belediye meclislerinde bu konular hiç konuşulmuyor. Çevreye duyarlı valimiz, belediye başkanlarımız, bürokrat ve sivil toplum temsilcilerimiz var ama inanın icraat yok.

En değerli Allah vergimiz doğal zenginliklerimizi devlet millet eliyle nasıl katlettiğimizi belgeleriyle birkaç bin sayfa yazabilirim. Hala bitmek tükenmek bilmeyen ama az kalan doğal zenginliklerimizi korumaz isek, bu kentin övünç kaynağı yıldızlı tesislerin hiçbir önemi kalmayacak.

Resmen felaket “Adım adım geliyorum” diyor. Deniz, kum ve dağların eteklerindeki az kalan yeşil canlılar “Koruyun bizi” diye çığlık atıyor.

Antalya’yı marka şehir yapacaksak, dünya kentleri arasına sokacaksak eğer kriterleri yerine getirmek lazım. Az kalan değerlerimizi göz bebeğimiz gibi korumamız lazım. En önemlisi de milyonlarca insanın tercih sebebi olan denizi, kumu korumamız lazım.

Başka Antalya yok, sloganı doğru ama rakipsiz değil. Biz yayın gruplarımızda MYGazete.com ve MY Dergi çevreye duyarlı yayınlarımızla üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.

Ülkemizi, Antalyamızı sevmek lafla değil, icraatla ve hizmet ederek olur diyor, herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Aydınlık yarınlar dilerim.

Özgür, bağımsız ve güçlü medya…

AGF Ailesi olarak kurulduğumuz ilk günden beri meslektaşlarımızın ve yayın kuruluşlarımızın dertlerini dert edindik. Gece gündüz demedik her nerede bir sorun yaşanıyorsa oraya koştuk. Hemen her ay bir bölgemizde yönetim kurulu toplantısı yaparak bölgede görev yapan meslektaşlarımızın sorunlarını masaya yatırıp daha sonra ziyaret ettiğimiz kentin yöneticilerine giderek çözüm yolları aradık.

Kısa adımız AGF olan Akdeniz Gazeteciler Federasyonumuzun çatısını oluşturan Antalya, Isparta, Burdur, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş Gazeteciler Cemiyetleri, Akdeniz Gazete Sahipleri ve Yavru Vatanımız KKTC’yi temsilen de Kıbrıs Türk Turizm Yazarları Derneğimizle birlikte geride bıraktığımız dört yıllık zaman dilimi içinde pek çok projeye imza koyduk.

Kurucusu ve önemli bir parçası olmaktan onur duyduğumuz Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu bünyesinde arkadaşlarımla birlikte yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyoruz. Bu sayede bölgede çözemediğimiz genel sorunlarımıza TGK çatısı altında çözüm yolları arıyoruz.

Çözümü için peşinde olduğumuz yığınla mesleki sorunlarımız var. Çoğu meslektaşımız asgari ücretle çalışıyor. Sendikasızlık zaten başlı başına bir sorun. Anadolu basınının yaşamsal kaynağı olan ilan-reklam ve diğer gelir kaynakları her geçen gün daralıyor. Bu konularda Anadolu basınını Basın İlan Kurumu’nda temsil eden Genel Başkanımız Nuri Kolaylı, Mustafa Arslan ve Şevket Erzen arkadaşlarımızla omuz omuza büyük bir gayret içinde çalışıyoruz.

Elbette derdimiz sadece mesleki sorunlarımızla sınırlı değil. Ülkemizde yaşanan her sorun bizim sorunumuz, bizim derdimiz. Türkiye’mizin güçlenmesi ve düşmanlarıyla daha etkili mücadele edebilmesi için özgür, bağımsız ve güçlü medyaya ihtiyacı vardır. Bunu en son yaşadığımız 15 Temmuz hain darbe ve işgal girişimi gecesi bir kez daha anladık. O gece, FETÖ hainlerine karşı yayınlarını ülkesi, milleti, milli irade ve demokrasiden yana tavır alarak sürdüren Türk medyası  tarihi sınavdan alnının akıyla çıkmayı başarmıştır.

Şimdi ülke olarak yaşadıklarımızı dışarıda daha güçlü bir şekilde anlatmaya ihtiyacımız var. Devletimizin verdiği mücadeleye medya olarak bizimde destek vermemiz lazım. Bu manada TGK’da üstlendiğim Dış İlişkiler Sorumluluğu da omuzlarımda ayrı bir sorumluluk olarak gece gündüz tırmalıyor beni.

Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu desteği ve Akdeniz Gazeteciler Federasyonu ev sahipliğinde önümüzdeki sene Antalya’da Rusya Gazeteciler Birliği ile büyük bir medya buluşmasına hazırlanıyoruz. Yine Akdeniz Ülkeleri Medya Formu için olanca hızımızla çalışıyoruz. Daha yapacak çok işimizin olduğunu da biliyoruz.

Sonuç olarak başta mesleki sorunlarımız olmak üzere ülkemiz ve milletimiz için her zamankinden daha çok çalışmamız gerektiğini biliyoruz.

Bu vesileyle Akdeniz Gazeteciler Federasyonu ailesi adına, 4 dönemdir liderliğini sürdürmekten onur duyduğum Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve tüm üye bölge cemiyetleri üyeleri adına meslektaşlarımız ve aziz milletimizin mübarek kurban bayramını en içten dileklerimizle kutluyoruz.

Barış içinde esen kalın…

Turizm ne hallerde?

Geçtiğimiz haftalarda Kültür ve Turizm Bakanı olan Numan Kurtulmuş, bakan olur olmaz ayağının tozuyla turizmcilerle ilk buluşmasını Antalya’da gerçekleştirmişti.

Kurtulmuş, bakan Türkiye geneli için 50 milyon Antalya bölgesi için de 20 milyon turist hedefi açıkladı. Bana göre de oldukça reel hedeflerdir.

Türkiye’nin yatak kapasitesi ve misafire sunulan imkânlar açısından rakiplerimize göre oldukça avantajlı durumdayız. Türk turizminin önündeki engelleri kaldırırsak eğer, bakan beyin sözünü ettiği hedeflerin üzerine çıkabiliriz. Bizim tek dezavantajımız güvenlik ve siyasi nedenlerdir.

Hatırlayacaksınız belki Bakan Kurtulmuş’un Antalya’da yaptığı ilk toplantının davetli listesine yönelik benimde bazı eleştirilerim olmuştu. Burada amacımız bağcı dövmek değil üzüm yemektir. Her daim bu sektörün gelişmesi sorunlarını çözmesi ve hak ettiği seviyeye ulaşması için çabaladım.

Buradan bir kez daha belirtmek isterim ki, yeni Kültür ve Turizm Bakan Numan Kurtulmuş bu sektör için bir şanstır. Bu konuda hepimiz hemfikiriz.

Sayın Kurtulmuş, bakanın turizmcilerle ilk buluşmasını Antalya’da yapması önemlidir. Türkiye’nin turizm yükünü çeken kent Antalya’dır. Tabi ki bir bakanın sektör buluşmasını turizmin başkenti konumundaki bir şehirde yapması da, o bakanın bu kentin hakkını teslim ettiğini gösterir. Bizde sayın bakanın hakkını teslim ediyor, kendisine teşekkür ediyoruz.

Bizim itirazımız toplantıya aynı kurumdan 8-10 kişinin davet edilmesi ve gerçekten bu oyunun kurucuları olan bazı sektör temsilcilerinin, paydaşların davet edilmemesiydi. Bu konuda bakanlık yetkilileri aradı ve eleştirileri dikkate alacaklarını, en kısa zamanda Antalyalı turizmcilerle sayın bakanı buluşturmak üzere geniş katılımlı bir toplantı ayrıca yapacaklarını söylediler. Ben kendilerine duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum.

Türk turizmi son yıllarda çok hızlı büyüdü. Planlı ve sağlıklı büyüme her zaman bizi hedeflere ulaştırır. Her olumsuzluktan direkt etkilenen sektörlerin başında gelir turizm. Turizm endüstrisi cari açığımızı kapatabileceğimiz birinci sektör, üstelik çevre dostu ve bacasız sanayidir.  Bu bağlamda Numan Kurtulmuş’un devlet ve siyasi tecrübesi sektörün önünün açılması ve sorunların çözümü için yeterlidir.

Bana göre, bu sektörün kamburu, yıllardır ele geçirdikleri üstelik yasası bile olan yapının içine çöreklenmiş fosil kafalardır. Bal kaymak koltuklarını koruyabilmek için her dönemin adamıdır bunlar. Turizmin tek sahibi sanki onlarmış gibi dolaşırlar ortalıkta. Bakan bey gibi etiketli insanları etkilemek için de en kaliteli yağı kullanırlar.

Sayın bakan turizm sektörünün sorunlarını bu fosil kafalardan dinlerken, onları muhatap alırken değişik ses ve görüşleri de mutlaka dikkate almalıdır. Kafa yapıları iyice eskiyen bu tiplerin tek derdi ballı kaymak koltuklarını korumak. Onların önceliği koltuklarını korumaktır, turizmin sorunlarını çözmek filan değildir.

Kendisini yakinen tanıdığım aynı zamanda içimizden biri meslektaşım Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman’a tüm bunları fırsat buldukça anlatıyorum. Çok çalışkan, gayretli ve bilinçli bir bakan yardımcısına sahip Kültür ve Turizm Bakanlığı. Başarı için alt kadroların da sektörü tanıyan bilen uzmanlık alanı turizm ve kültür olan kişilerden oluşması gerekir.

Son yıllarda işe alınan bakanlık kadrolarının çoğunun bu sektör ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, sorunların çözümü için değil, bürokratik engellerle ayak direyen, işi yokuşa süren bir yapıda olduğunu duyuyorum. Yeni bakanımızın hepsini gözden geçireceğine inanıyorum.

Sezonun tam ortasındayız. Kırık dökükte olsa toparlanmaya başladığımızı gözlemliyorum. 2016 yılı krizi ve Avrupa pazarındaki olumsuzluklar yüzünden panik yapan otelcilik sektörü maalesef hiç yapmaması gereken bir hata ile fiyatları kırdı ve şu anda Antalya’da otel fiyatları yerlerde sürünüyor. Misafir sayılarımız artarken, gelirlerin düşmesinin sebebi budur.

Rakip ülkelere giden misafirlerin oralardan hiç memnun olmadıklarını biliyoruz. Hatta İspanya’da turizm hayatı pahalılaştırdı diye misafiri dövmeye başladılar. İspanya sahillerinde güneşleyen turistlerin üzerine pis koku sıkıp, “Ülkemiz de turist istemiyoruz” diye eylemler yapmaya başladılar.

Türkiye gerek iklim ve hizmet kalitesi, gerekse fiyat yönünden son derece avantajlı bir turizm ülkesidir. Avantajımızı dezavantaja dönüştüren çözmemiz gereken çok fazla mevzularımız var. İçeriden dışarıdan adeta dört koldan saldırıyorlar ülkemize. Böyle bir dönemde turizm yapmakta kolay değil. Allah herkesin yardımcısı olsun.

Türkiye’mizin aydınlık yarınları için her zamankinden daha çok çalışmamız lazım. Başarmak için, içerideki dışarıdaki yamyamlara karşı hepimiz uyanık olacağız, üzerimize düşen ne varsa yapacağız.

Aydınlık yarınlarda buluşmak üzere…

Hep aynı isimler, hep aynı hatalar…

Kültür ve Turizmin yeni Bakanı Numan Kurtulmuş turizmin başkenti Antalya’da bir kısım sektör temsilcisiyle görüştü. Takip edebildiğimiz kadarıyla bakan bey toplantıya katılanların anlattıklarını dinledi, yeni dönemde yapılacaklar, hedefler konuşuldu.

Türk turizminin özellikle 2015 sonlarına doğru Suriye sınırında düşürülen Rus uçağı ile başlayan ve 15 Temmuz hain darbe girişimi ile alevlenen çok ciddi sorunları var. Rusya ile kriz yaşadığımız 2016 yılında Avrupa pazarı bir nebze olsun can simidi veya yaşamak için serum vazifesi görürken tam Rusya ile ilişkiler düzeldi nefes alacağız derken bu sefer Avrupa pazarı bozuldu. Bir taraf düzeliyor, bir taraf bozluyor.

Geçmişte yaşanan krizlerin ana sebebi daha çok güvenlik odaklı olurken, şimdilerde özellikle Avrupa pazarında yaşanan krizin sebebi siyasi görünüyor. Örneğin, Almanya İstanbul’da 15 vatandaşını teröre kurbanı verdiği zaman bile Türkiye’ye seyahat yasağı koymazken, şimdi tamamen siyasi olan Türkiye’ye seyahat uyarıları yapıyor.

Çiçeği burnunda yeni Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un göreve geldikten sonra ilk ziyaretini Antalya’ya yapması son derece isabetli bir durum. Sayın bakan göreve atandıktan sonra mygazete.com olarak turizm sektörünün önde gelen isimlerine yeni bakanlarını nasıl bulduklarını sorduk.

Hemen hemen herkes yeni bakanı isabetli bir karar olarak değerlendirirken hatta Türk turizminin kurtuluşu Numan Kurtulmuş’la olacak diyenler bile oldu. Çünkü Bakan Kurtulmuş, Türkiye siyaseti ve ülke idaresinde tecrübe dolu bir isim. Bir partinin genel başkanlığı ve Ak Parti’ye geçtikten sonraki görevlerini başarıyla sürdürmüş önemli bir isim, şimdi de kültür ve turizmin başına geçti. Haklı olarak sektörde bu isim pozitif etki yarattı.

Sayın bakanın Antalya’da gerçekleştirdiği sektör toplantısında maalesef bir hata yapıldı. Hatanın kimden kaynaklandığını bilmiyorum. Bildiğimiz tek şey kapı dışında kalan sektör temsilcilerinin yoğun tepkisiydi. Ajanslar gün boyu beni de arayıp bu konuda görüş aldı.

Antalya Gazeteciler Cemiyeti olarak doğrudan görevimiz olmasa da Antalya ve ülkemizin tanıtımına Avrupa ve Rusya tarafında çok ciddi katkılar sağladığımızı Ankara bilmiyor olabilir ancak bilen biliyor.

Türkiye’de bir gazeteciler cemiyetinin sadece üyeleri yararına hizmet üretmediğini, ülkesi ve milleti için içeride ve dışarıda muhatap aldığı ‘o’ sektör temsilcilerinin bazılarından daha çok iş yaptığını ilk fırsatta tabi ki bürokrat engelini aşabilirsek sayın bakana anlatmak isteriz.

Antalya’da yapılan toplantıya davet edilmeyen sektör temsilcilerinin tepkisi medyaya yansıyınca bakanlıktan aynı gün bir açıklama geldi. Açıklamayı dikkatlice okudum. Toplantıya 30 civarında katılımcı olduğunu, bunların yatırımcısından sektör temsilcisine davetli dağılımının eleştirilere konu edildiği gibi bir iki kurumla sınırlı kalmadığının altı çizilerek katılanların kurumları ve görevleri listeyle gönderilmiş.

Açıklamada dikkatimi çeken husus toplantıya davet edilmediği için sitem eden veya eleştirenleri haklı çıkarır türdendi. Toplantıya katkı koymak için bazı turizmciler kapıdan geri döndürülürken, aynı sektörden 1’den fazla temsilcinin davetli olması hatta bazı dernek veya birlikten 7-8 kişinin davet edilmesi doğru mu? Madem dar kapsamlı toplantı diyorsunuz muhatap kurumun başkanı veya yetkilisi gelirdi, buna da kimse itiraz etmezdi. Bir kurumdan başkanlarınında olduğu bir yerde aynı kurumdan 5 kişi, veya 9 kişi,niye davet edildi. Dar kapsamlı toplantı böyle mi oluyor?

Turizm bir takım oyunudur. Sorunlara bakış açımız destinasyon ve bölgesel bazda olmalıdır. Tur operatöründen otelcisine, medyadan, yatırımcıya, STK’lardan bürokratına kadar. Bir bakan ilk kez temsil ettiği sektörün bileşenleriyle buluşuyorsa bunun kapsamı dar değil geniş olmalıydı. Böylesi önemli bir toplantıda Antalya Ticaret ve Sanayi Odası veya Antalya Tanıtım Vakfı temsilcisi davet edilmeyecekte başka kim davet edilecek ki?

Esasen ilk toplantı bir tanışma, yaklaşma, temas toplantısıdır. Bakanların etrafında yıllardır hep aynı isimleri görüyoruz. Peki ben soruyorum buradan kendi çıkarları dışında Türk turizminin geleceği için, hangi sorunu çözmüşler?

Bunları yazıyorum diye sakın bana darılmayın, gücenmeyin. Amacım bağcı dövmek değil, üzüm yemektir. Ülkesi için, milleti için hiçbir karşılık beklemeksizin çalışan çabalayan insan sayısı inanın çok fazla değil. Zaten bir avuç kalan gönüllüleri kırmamak, üzmemek lazım… İnsanların moral motivasyona ihtiyacı var.

Mesele burada davet edilip edilmeme değil, davetin kurgulanma biçimi ve listede adı olanların sektörün bütününü temsil etmediği ile ilgilidir. İşin en dikkat çeken tarafı da bu ilk buluşmada yapılan hatanın sürekli olarak her bakan döneminde yapılıyor olmasıdır.

Sorunlarımızı çözerek ülke ekonomisine daha fazla katkıyı nasıl koyabiliriz kaygısı içinde olanlarla, bakana nasıl yakın olurum da şirketimi düzeltirim kaygısı olanları ayırt etmek lazım artık.

Eğer bakan bey dar kapsamlı bir sektör toplantısı yapacaksa bunun için Antalya’da toplanmaya gerek var mı? Çağırırsınız Ankara’ya orada da sektör temsilcileriyle buluşur konuşursunuz. İstanbul’un sorunu ile Antalya’nın sorunu aynı mı? Dar kapsamlı Türkiye turizmin konuşulacağı toplantının yeri Ankara’dır. Bir kere Başaran Ulusoy’un olduğu bir toplantıda sektör temsilcilerinin bakan beye sağlıklı bir şekilde derdini anlatması mümkün mü?

Sonuç olarak, sayın bakanın turizmcilerle yaptığı ilk buluşma toplantısına aynı kurumdan 8-10 kişi çağırana kadar ilgili her kurum ve kuruluştan birer temsilci çağırılsaydı bu eleştiriler olmazdı, üstelik çok daha verimli bir buluşma olurdu. Ayrıca davet ve program Ankara’dan değil yerinden yeni sektörü tanıyan kimin kim olduğunu bilen ilin yöneticileri tarafından yapılmalıdır.

Bakanlık tarafından yapılan yazılı açıklamada önümüzdeki günlerde Antalya’da geniş katılımlı bir toplantı daha yapılacağı bildirilmiş. Umarım geçmişte yapılan hatalar tekrar edilmez ve Türk turizmi yeni bakanla yeni anlayışla hak ettiği yere kavuşur.

Elimiz yetmez gövdemizi taşın altına koyduk

Antalya Gazeteciler Cemiyeti olarak bugüne kadar pek çok projeye imza attık atmaya devam ediyoruz.

Cemiyet olarak iki önemli misyonumuz olduğunun bilincindeyiz.

En başta belirtmeliyim ki gazetecilik mesleği gerçekten her geçen gün zorlaşıyor, sorunlarımız azalmıyor tersi büyüyor… işte bu sorunlarım çözümü için, mesleğimizin itibarını korumak için büyük çaba içindeyiz.

Öncelikli misyonumuz elbette bu asli görevimiz üyelerimiz yararına projeler üretmektir.

Kendi sorumluluk dönemim olan on yılı aşkındır üyelerimizin derdini dert edindik, her nerede bir sorun yaşadılarsa gece gündüz demedik koştuk, koşuyoruz. AGC olarak geleceğin teminatı gençlerimize sağlamakta olduğumuz eğitim bursu bizim en büyük övünç kaynağımızdır.

Ayrıca üyelerimiz yararına düzenlediğimiz eğitim faliyetlerimiz hız kesmeden devam ediyor. Meslektaşlarımızın kaynaşmasına yönelik sosyal projelere büyük önem veriyoruz. Sportif faaliyetler gezi ve inceleme programları yurtdışı bağlantılı mesleki ziyaretler vazife edindiğimiz ana konular  arasındadır. Cemiyetimiz bölge gazeteciliğinin de lideri konumundadır. Dört yıl önce kuruluşuna öncülük ettiğimiz ve halen başkanlığını yürüttüğüm Akdeniz Gazeteciler Federasyonu ailesine yavru vatanımız KKTC’ninde dahil olmasıyla günden güne büyüyor.

Akdeniz Gazeteciler Federasyonu olarak aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun kurucuları arasında yer aldık ve halen Türkiye’nin en büyük meslek örgütü olan TGK’da Genel Başkan Yardımcısı  olarak görev almaktan da ayrıca onur duyduğumu ifade etmek isterim.

İkinci misyonumuz ise sözde değil özde vatan sevgisiyle kamuya dönük çalışmalar yürütmek! Cemiyetimizin merkezi dünya kenti Antalya’dır. Bu anlamda güzel Antalya’nın ve ülkemizin gelişimine sorunların çözümüne cemiyetimiz büyük katkılar sağlamaktadır. Kamu veya özel sektör hiç fark etmez kent yararına üretilen bir çok projeye destek veriyoruz. Özellikle zor günler yaşayan turizm ve tarım sektörüne yurtdışı bağlantılı medya örgütleri ile geliştirdiğimiz tanıtım odaklı çalışmalarımızı herkes biliyor. Her yıl Antalya’ya çeşitli ülkelerden gazeteciler getiriyoruz. Daha geçtiğimiz haftalarda Moskova’da yapılan Türkiye Festivaline verdiğimiz destek ve Rusya Gazeteciler Federasyonu ile yaptığımız işbirliği anlaşması sadece yakın tarihli bir örnektir. Tüm bunları karşılık beklemeksizin yapıyor olmak başarımızın sırrıdır diyoruz!

Sonuç olarak ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Böylesi kritik dönemlerde bizim gibi sivil toplum örgütlerine büyük sorumluluklar düştüğünü biliyoruz. Ülkemizin ve güzel Antalyamızın kalkınması sorunların çözümü için  sadece elimizi değil bizde gövdemizi taşın altına koymuş vaziyetteyiz.  Bugüne kadar vatanımız ve milletimiz için üzerimize düşeni fazlasıyla yerine getirdiğimizi ve getirmeye de devam ettiğimizi düşünüyorum.

Şimdi önümüzde odaklanmamız ve çözmemiz gereken iki ana projemiz var; Kamu yararına dernekler statüsüne geçmek, birde evsiz meslektaşlarımızı uygun koşullarda ev sahibi yapmak. Her iki çalışma hız kesmeden ve olumlu devam ediyor kısa zamanda müjdeli haberler vermeyi arzuluyorum.

Esen kalın…

Moskova İzlenimleri

2015 yılı sonuna doğru Suriye sınırında düşürülen Rus uçağı ve akabinde bu ülke ile yaşadığınız 2016 krizi neticesinde en çok etkilenen il Antalya olmuştu. 2016 Rusya turizm ve tarım pazarı açısından tam bir facia yılıydı. Sanki Rus uçağı Antalya´nın göbeğine düşmüştü. Çünkü Rusya uyguladığı sert yaptırımlar neticesinde uçaklara uçuş izni vermediği gibi seyahat yasakları neticesinde bir önceki yıl Antalya´yı ziyaret eden 4 milyon Rus misafir bıçak gibi kesilmiş, tarım ürünleri sınır kapılarında çürümüştü.

Nihayetinde ülkeler arası menfaatler vs derken Rusya-Türkiye ile barışmış, bozulan ilişkiler yerini tamire bırakmıştı. Aslında kavgadan her iki ülke zarar görmüştü. Zararın neresinden dönersen kardır anlayışıyla karşılıklı atılan olumlu adımlar çok seri şekilde normalleşmeye doğru ilerlerken, tarım ve turizm açısından Antalya´nın rahatlayacağı adımları görmek herkese bu sezon rahat bir nefes aldırdı diyebiliriz.

İşte tamda böylesi kritik bir dönemde bu yıl Rusya´nın başkenti Moskova´da şehrin göbeğinde ki halkın en çok uğrak yeri olan büyük bir parkta düzenlenen ´Türkiye Festivali´ Rus halkının ilgi odağı oldu. Krizden sonra ilk kez geldiğim Rusya´da, iki ülkenin yaşadığı krizden çıkmasına yani ilişkilerimizin normalleşmesinden herkesin çok memnun olduğunu gördüm. Parktaki Türkiye Festivaline gelince, bugüne kadar ki alıştığımız fuarlar ve tanıtım modellerinin dışında bana göre tüketiciye doğrudan ulaşabilen, bireylere kolay ulaşılan, dokunan samimi sanki parkta bir arkadaşınla sohbet edercesine etkili bir tanıtım etkinliği ile karşılaştım.

Alışılmışın dışında diyorum çünkü 30 yıldır turizm fuarları takip ediyorum böylesini ilk kez gördüm.

Aslında ne kadar yazsam ne kadar fotoğraflarla görüntülerle haber yapsam buradaki atmosferi, yüksek sinerjiyi, burada olmayan kişilere tam anlamıyla aktarma anlatma şansım yok. Yine de ben dilim döndüğünce buradaki etkili bir o kadarda farklı alışılmışın dışındaki tanıtım etkinliğini anlatmaya çalışacağım.

Yine her fuarda olduğu gibi Türkiye tanıtım festivalinde Antalya´nın daha ön plana geldiğini gözlemledim. Gerçekten Antalya turizm açısından büyük bir marka. Antalya zaten marka değeriyle gittiği her yerde tanıtım sıkıntısı sorunu yaşamazken Antalyalıların tanıtım açısından Rusya´da işinin daha kolay olduğunu belirtmek isterim. Neden mi? Çünkü Ruslar Antalya’yı ikinci vatanı olarak görüyor.

Moskova sokaklarında yürüyen daha önce Antalya´ya gelmiş her 10 Rus vatandaşından 9´u Rusya dışında yaşamak istediği ikinci yer olarak Antalya’yı söylediğini yapılmış araştırma ve anketlerden biliyoruz. Sadece Antalya´daki Rus gelin sayımız 20 bin civarında. Yine yabancıya konut satışında Ruslar ilk sırada. Bu rakamlar sadece Antalya rakamları.

Özet olarak Rusya ile Türkiye´nin kavga etmesi her iki ülke ve vatandaşların menfaatine manevi değerler ve köklü dostluk bağlarına aykırıdır.

Moskova sokaklarında konuştuğum herkes Türkiye ile Rusya´nın dostça yaşamasından yana. Gelinen pozitif yaklaşımlardan dolayı da herkes oldukça rahatlamış görünüyor.

Moskova´nın en ünlü parkında yapılan bu tanıtım etkinliğinin bana göre başkaca ülkelerde de yapılması lazım. Emeği geçenlere destek verenleri bu fikri ortaya atanları kutlamak lazım. İşte benim de yıllardır yazıp çizdiğim konu buydu. Artık dört duvar arasında fındık fıstık dağıtan fuar anlayışından uzaklaşmamız gerektiğini tüketiciye bire bir doğrudan ulaşan sadece senin ülkene markalarına insanların odaklandığı etkinliklerin artması lazım.

Sonuç olarak 2016 yılında kaybettiğimiz Rusya pazarını tekrar kazanmış olmak önemlidir.

İnsanların uçacağı uçak bulunsun Rusya´dan gelen misafir sayısı 2014 yılının çok çok üzerine çıkacaktır.

Şimdilik Moskova´dan aktaracaklarım bu kadar. Herkese sorunsuz bereketli başarılı bir sezon diliyorum.

Darısı domatesimizin başına:)

Antalya Kazanıyor…

Şimdi birileri çıkacak bunları yazdığım için iktidar yalakalığı yapıyor diyecek biliyorum ama kim ne derse desin bir yerlerde iyi bir şeyler oluyorsa bunları da yazmak lazım.

Bu şehrin başına birileri geldi adeta Antalya 5 sene kaybetti. Yalan deyin? Aksini ispat edin. Birileri daha geldi Antalya’nın başına 2 yıl gibi bir sürede yıllardır sürünen Tünektepe Teleferiği yürüdü. Çürümeye terk edilen Belediye Hizmet Binası tamamlandı ve hizmete girdi. Antalya’nın kanayan yaralarından biri kent trafiğini rahatlatacak hayati proje Batı çevre yolu bitti ve hizmete açıldı.

Şehir stadyumu öyleydi böyleydi derken ihalesi iptal edildi belediye bir dünya para cezası ödedi ve sonunda aynı yere dünya standartlarında bir stadyum yapıldı. Yetmedi Antalyaspora Döşeme altında süper bir tesis yapıldı.

Antalya kent merkezi hava limanına raylı sistem ile bağlandı…

Hepsi mucize gibi.

İki buçuk yıl gibi bir zaman da oldu bunlar. Bu devasa projeleri bu kadar sürede kim yapabilir ki? Bu hizmetler nereye, kim için yapıldı. Tabii ki Antalyaya, Antalyalılar için yapıldı. Kazanan Antalya.

Bir yere hizmet yapılıyorsa alkışlamak takdir etmek yalakalık değildir, Yiğidi öldür ama hakkını teslim et. Çalışanın hakkını ver ki daha çok çalışsın motive olsun.

Evet gazetecilik eleştirisel bir iştir ama sadece eleştirmek de değildir. Yapılmayanları eleştirdiğin kadar yapılanları da yazarsan gazeteciliğini tam yapmış olursun.

Bu anlayışla bu yazıyı kaleme aldım. Her kim ki bu şehrin menfaati için taş üstüne taş koyar, onu da seve seve alkışlar, onunda yandaşı yoldaşı destekçisi oluruz.

Antalya’nın daha fazla yatırıma hizmete ihtiyacı var. Bu kentin gerçekten marka kent olabilmesi için daha yapılacak çok iş var. Tünektepe ye çıkan teleferik havalimanına giden bir tramvay Antalya’nın marka değerini arttırır ama yetmez.

İktidar partisi muhalefet partisi. Benim için farketmez. Hangi partiden olursa olsun hizmeti üretene yapana Antalya için çalışana bakarım ben.

Menderes Türel bundan önceki dönemde alt geçitler, üst geçitler, tramvay vs Antalya’ya iz bırakacak hizmetler üretti ama seçim kaybetti.

Bugüne baktığımızda aradaki kayıp yılları da hesaplarsak aslında o dönem seçimi Menderes Türel değil Antalya kaybetmiş.

Bittiği zaman göreceksiniz ki santral mahallesinde yapılacak olan Kentsel dönüşüm projesi “Santral Park” tıpkı Tünektepe teleferiği gibi Antalya yeni bir vizyon katacak, marka değer hanesine artı koyacak çağdaş modern kentlilik anlayışı çıtamızı yükseltecek, çok harika vizyon bir proje olarak karşımıza çıkıyor.

Partisini, kendini seversiniz sevmezsiniz bu sizin bileceğiniz bir konu. Adam, adam gibi hizmet ediyor! Gece gündüz durmuyorlar, kenti güzelleştirmek için, halkımızı trafikte rahatlatmak için, huzurlu rahat bir Antalya yaratmak için çok çalışıyor. Allah hizmet edenlerden razı olsun.

Bana göre Antalya şanslı bir dönem yaşıyor. Büyükşehir hizmetlerinde görülmemiş işler kısa zamanda halkın hizmetine giriyor. Kepez de gece gündüz arı gibi çalışan bir belediye başkanı var. Hakan Tütüncü’nün kısa zamanda Kepez halkına kazandırdıklarını buradan yazmakla bitiremem. Bizim varoş Kepez oldu şimdi modern çağdaş yaşanılabilir Kepez.

Aynı şekilde benim oturduğum ikamet ettiğim ilçe Muratpaşa çok şanslı bir dönem yaşıyor.

Partilileri bile adamcağızı rahat bırakmıyor huzur vermiyor. Muratpaşa’nın Başkanı Ümit Uysal CHP’li. Gerçekten çok iyi niyetli, mütevazi, çok özel, çok güzel Muratpaşa halkı için projeler üretiyor. Bu yapılanları zaten ben dergimde gazetemde sık sık haberlerini yapıyorum. Bizi takip edenler okuyanlar görecektir.

Eksik yok mu? Elbette var. Antalya’nın markalaşması için, marka şehir ruhuna uygun projelere devam etmek lazım. Antalya kent merkezinin baştan aşağı ile alınması lazım caddelerin modernleşmesi lazım. Marka ürünlerin satıldığı dükkanlar mağazalar Kent merkezine kimlik kazandıracaktır.

Yeni modern caddeler üretilmeli. Özellikle görsel çirkinlikle mücadele edilmeli savaşılmalıdır.

Milyonlarca turist gökyüzünden Antalya semalarına doğru inerken gördüğü çirkin çatılardan saçma sapan hiçbir mimari özelliği olmayan yamuk binalardan Antalya’yı kurtarmalıyız.

Antalya’nın baştan aşağı kentsel dönüşüme ihtiyacı var. Bir taraftan yukarıda saydığım vizyon projeler devreye girerken, tüm bu harika projeleri işleri gölgeleyen kent estetiğine uymayan marka değerimizi yetle bir eden binaların çatıları, renkleri, kaldırımların yürünmez hali ile de mücadele etmek, ilgilenmek lazım.

Bu dönem bu kentin başındaki insanlar bunları yaptı yaptı aksi halde bir daha böyle bir dönemi yakalayacağımızı hiç sanmıyorum.

Hazır bu trenin vagonuna binmişken gittiğimiz yere kadar gidelim derim,

Esen kalın.

Ayrıcalıklı kent Antalya´ya duyarlı bakış

Antalya turizmin başkenti,

Antalya ülkemizin dışa açılan aydınlık penceresi,

Antalya ülkemizin misafir odası,

Antalya turizm başta olmak üzere tarım ve son yıllarda da sanayi üretiminde ülkemiz ekonomisine ciddi katkı sağlayan döviz darphanesi…

Antalya çok özel bir şehir…

Yıllardır hep yazdık, ülkeyi yönetenlere söyledik durduk Antalya’nın özel bir statü ile yönetilmesi gerektiğini.

Antalya’yı yönetenler, Antalya’da yaşayan herkes Antalya’da yaşadığını Antalya’yı yönetiyor olduğunu fark etmeli. Antalya’yı ilgilendiren bir karar alırken de bir değil 5 defa düşünmeli.

Çünkü Antalya özel bir şehir, Antalya’ya özel davranmak, hassas olmak lazım.

Herkesin gözü kulağı, tüm dikkati Antalya’da.

Antalya’da işler yolundaysa tüm Türkiye’nin işi yolunda demektir.

Tarımı, sanayiyi, inşaatı saymıyorum; Sadece turizm sektörü ülkemizde üretilen onlarca ürünü tüketiyor. Turizm kötü olunca gıdadan tekstile bir çok sektör etkileniyor.

Antalya’ya ülkemizin cari açığına en büyük döviz katkısını sağlayan gerçekten kıymetli bir şehirdir.

Antalya sadece turizmde değil örtü altı ve üstü tarım ürünlerinin de başkentidir.  Antalya son yıllarda sanayi üretiminde de iddialı iller arasına girmeyi başardı. Antalya kolay hava, deniz ve kara ulaşımı nedeniyle dünya ile bağlantısı olan nadir illerimizdendir.

Antalya ile ilgili aldığınız her karar sadece kendi içimizde değil, tüm dünyada gündem olur. Ülkeler arasında yaşanan krizlerde bile Antalya önemli bir koz ’dur.   İşte Rusya krizinde yaşadık. Avrupa’da yaşıyoruz. İlk tehdit Antalya’ya uçuşları durdururuz oluyor.

Neden?

Antalya sıradan bir şehir değil ki! Ülkemizin kasasına her yıl sadece turizmden 10 milyar dolar para koymaktadır. Antalya gerçekten özel bir şehirdir. Antalya’yı 77 milletten 10 milyonun üzerinde insan tatil için tercih etmektedir.

Dünyanın en çok ziyaret edilen ilk 3 şehrinden biri olmak Antalya’nın ayrıcalıklı bir kent olduğunu göstermiyor mu?

Geçtiğimiz günlerde Antalya Emniyet Müdürlüğünün yayınladığı bir genelge kızılca kıyametleri kopardı. Bir çok fırsatçıya da malzeme oldu. Vay efendim Antalya’dan referandum da hayır çıktığı için alkolü yasaklamış, yok Antalya cezalandırılmış, yok Antalya’da alkol yasaklanarak turizme darbe vurulmuş. İçerik ile başlıklar, yorumlar çok farklı olduğu için fırsatçı kelimesini kullandım.

Peki alınan bu karar haber miydi? Elbette haberdi.

Kenti yöneten bu kızılca kıyametin kopmasına sebep genelgenin altına imza atanlar öyle bir zamanlama yaptı ki, adeta fırsatçılara malzeme verdi. Eğer bu genelge Ocak, Şubat gibi yayınlansaydı bu kadar gündem olacak mıydı?

Referandum da HAYIR çıkıyor, daha ay bitmeden üstelik var olan bir yasadan faydalanarak hem de bir çok dünya ülkesi metropol şehirlerde uygulanan bir yasa kızılca kıyametleri koparıyor.

Antalya ayrıcalıklı ve özel bir şehirdir.

Bu kenti yöneteneler, medya, esnaf, sivili toplum örgütleri, aklınıza kim geliyorsa Antalya’da görev yaptığının ayrıcalıklı bir kentte yaşadığının bilinci ve farkında olmalıdır.

Antalya’da görev yapmanın ve bu kentte yaşamanın bir bedeli vardır. Bir belediye başkanın aldığı bir karar Antalya’ya hayatta verebilir, yokta edebilir. Geçmişte bunun iyi veya kötü örneklerini gördük.

Koza TV’de yaptığımız bir programda turizmci Recep Yavuz, ‘alkol genelgesini bizim abarttığımız kadar dış medya abartmadı, bizim kendi kendimize verdiğimiz zararı başkasının vermesi imkansız’ dedi.

Tabi ki bu da ayrı bir yazı konusu.

Turizmci, tarımcı, sanayici inanın zor günler yaşıyor. Daha ağır krizleri, yükü kaldıracak durumda değil. Bıçak kemiğe dayanmış durumda.

Herkes işini iyi yapmalı, titiz ve dikkatli olmalıdır.

Hancı ve yolcular senkronize olmalı. Bindiğimiz dalı kesmeden içinde bulunduğumuz kötü gidişten süratle kurtulmalıyız.

Bana göre 2016’da en çok etkilenen iki ana sektör turizm ve tarım da umutlar yeniden yeşermeye başlamıştır.

Yeter ki bilinçli olalım, herkes üzerine düşen sorumluluğun farkında olsun.

Geride kalan 4 aya baktığımız da gerek turizm gerekse tarım da gelen rakamlar fena değil.

Daha aydınlık günlerde görüşmek üzere

Esen kalın

Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve Akdeniz Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı. Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı. Yeni Alanya, Antalya Ekspres, Güneş ve Cumhuriyet Gazeteleri Alanya Muhabirlikleri. Tercüman, Bulvar, Akşam ve Sabah Gazeteleri Antalya Bölge Temsilciliği görevlerini yaptı. Yazarımız Yeni, MYGazete.com ve MY DERGİ kurucusu olup halen Genel Yayın Yönetmeni olarak görevini sürdürüyor.