Rus jetini Suriye sınırımızda düşürdüğümüz ilk günden beri ülkemiz ve Rusya ilişkileri iyice çıkmaza girdi.

Krizden iki sektör bariz şekilde etkilenmiş görünüyor.

Turizm ve tarım.

İkisinin de başkenti ANTALYA

Bölgeye tatil amaçlı gelen 4 milyonu aşkın Rus turistin yanı sıra yerleşik olan 50 bin civarındaki hemşehrimiz konumundaki Ruslar Antalya’ya ‘ikinci vatanımız’ diyor. Türklerle evli, çoluğa çocuğa karışmış Rusların sayısı da 18 bini aşmış, kendi Rus okulları, caddeleri ve neredeyse Kril alfabesi ile donatılmış mahalleleri var.

Rusya’da iş yapan ve yaşayan Türkleri de hesaba katarsak artık dost değil akraba olmuşuz. Türk-Rus krizini değerlendirken salt ekonomik veya siyasi boyuttan bakmak doğru değildir. Ruslar tatile gelmiyor, tarım ürünlerimizi almıyorlar diye ‘yandık bittik kül olduk’ deyip ağlamak sorunun ateşini düşürmediği gibi daha fazla alevlenmesine neden olmaktadır.

Hadi domates, biber, patlıcanı satacak ülkeyi bulduk, 4 milyon turist kaybımızı da başka ülkelerden çözdük kabul edelim, peki iki ülkede yatırım yapan işadamları, uzun yıllara dayalı manevi bağlar oluşturan ailelerin, çoluk çocuk, anne baba binlerce insanın sorununu nasıl çözeceğiz?

Elbette bir ülke sınırlarını koruyacak, ülkenin çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapacaktır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Rusya da itiraz etmiyor zaten. Fakat bir ülke ile bu kadar el ele iken sınır ihlali gerekçesiyle uçağını küt diye düşürüyorsa çok şeyi göze almış demektir. Hele uçağı düşürülen ülke Rusya ise durum daha vahim demektir.

Kimse oturup bu olayı milliyetçilik söylemleriyle körüklememelidir. Senin topraklarını hangi ülke savunuyor? Füze savunma sistemlerin nereden geliyor? NATO kim? Türkiye’nin elinde neyi var? Bölgede efelik yapacak güçte bir ülke miyiz?

Küresel güçler etrafımıza asker, silah ve savaş gemileri yığınağı yaptı. Peki bu ne anlama geliyor? Her yanımız ateş altındadır. Böylesi bir çoğrafyada bizim düşmandan çok gerçek dost, müttefik ülkelere ihtiyacımız yok mu? Neden Rus uçağı? Hala cevap bekleyen soru çok fazla. Bu krizin kazananı Batılı ülkeler kaybedeni ise Türkiye ve Rusya’dır.

Türkiye’nin Doğu ve Ege sınırları ihlal kevgirine dönmüş, vatan savunmasındaki onlarca asker, polis ve vatandaşımız sınırlarımızı ihlal eden teröristlerce öldürülmüş, bir tane bile uçak düşürülmemiş, en sıkı müttefikimiz, dostumuz, akrabamız konumundaki güçlü bir devletin uçağını sınırımızı ihlal ettiği gerekçesiyle küt diye düşürüyoruz!

Şimdi böyle düşündüm, yazdım diye beni vatan haini ilan edenler de olacak! Bu yazı toprağımızdan sınırlarımızdan ödün verme yazısı değildir. Dünyayı dolaşan bir insan olarak yeni dünya düzeni gerçeklerinin öyle oturduğumuz yerden ahkam kesmek olmadığını küresel dünyada büyük devlet olmanın şartlarının değiştiğini anlatmaya çalışıyorum.

Dik durmanın, ayakta kalmanın yolu boşa diklenmekten, her önüne gelenle kavgaya tutuşmaktan geçmiyor. Doğu bölgelerimizde yaşananlar ortada. Türkiye’nin kendi içinde verdiği mücadele, kavga zaten yetip artıyorken koskoca bir devletle de kavgaya tutuşması mücadele etme gücü kudreti var mı?

Varsa o zaman ağlamaya sızlamaya gerek yok, ben yazdıklarım için özür dilerim.

Bizim de üyesi olduğumuz NATO ülkeleri, Türkiye’nin dostu mu acaba? Yarın bizim başımıza bir iş gelse, bugün Esat için varını yoğunu Suriye’ye harcayan Rusya’nın Suriye için yaptıklarını, herhangi bir NATO ülkesi Türkiye için yapacak mı? Rusya’nın ve diğer ülkelerin Suriye’de, Irak’ta, bölgede ne işi var? Mesele IŞİD’mi? IŞİD’i kim kurdu? Şimdi herkes onunla neden mücadele ediyor?

Türk-Rus krizi durduk yerde mi çıktı? Bana göre, HAYIR!

Bölgede Rusya gibi cesur davranacak yanımızda yanıbaşımızda bir dostumuz var mı?

Tabii ki YOK!

Peki Rusya’nın uçağını neden düşürdük? Neyi göze aldık? Rusya bizim düşmanımız mıydı? Bölgede bize siyasi ve askeri tehdit oluşturan bir ülke miydi? Öyle ise onca emek, dostluk, işbirliği, yapılan ticari ve siyasi alışveriş niye? İnsan her şeyini paylaşır hale geldiği el ele tutuşup rahat rahat gezindiği bir arkadaşını bir çırpıda yok sayar mı?

İlişkilerin normale dönmesi ve düzelmesi için ne kadar çaba sarf ediyoruz?

Batı dünyası bölgenin güçlü, her alanda işbirliği yapar hale gelen dost müttefik iki ülkeyi birbirine düşürmeyi hep kolladı, coğrafyada yeniden toparlanan Rusya’dan Türkiye’yi kopartıp kendilerine emir kulu yapmak için maalesef bizi böyle bir oyuna getirdi. Belki de bizim bilmediğimiz devletlerin başındakilerin bildiği çok daha büyük plan ve oyunun bir parçası olduk. Ne yazık ki bu oyuna sadece Türkiye değil Rusya da gelmiştir.

Rus uçağı düştüğünde, evet NATO dil ucundan da olsa ‘Türkiye haklı, yanındayız’ dedi ancak hiçbir ülke ‘Türkiye’nin Rusya krizinden kaynaklanan zararını biz tazmin ediyoruz, kotaları kaldırıyoruz, elinizde kalan domatesi biberi patlıcanı derhal alıyoruz, ülkenize daha fazla turist göndereceğiz, size destek olacağız, Türkiye’nin yanındayız’ demedi.

Türkiye ne zaman biraz ayakları üstüne doğrulsa bir yerlerden darbe yiyor. Batı AB yalanıyla 60 yıldır Türkiye’yi kapısında oyalıyor. Dik duran çok fazla liderimiz olmadı. Var olanları yaşatmadılar. Yaşayanların da yaşamaması için ne varsa yaptılar.

Yıllardır başımıza önce ASALA sonra PKK ve diğer terör örgütlerini yine NATO üyesi Batılı dostlarımız bela etti. Hep onlar besleyip saldılar üstümüze.

Neden?

Ruslar ile dost, müttefik olmamız, ticari ve siyasi bölgede işbirliği yapmamız gerçekten birilerini çok ama çok rahatsız etti.

Umarım her iki ülke bu oyunu fark eder, yara daha fazla büyümeden yeniden eski günlerimize döneriz.

Türkiye’nin menfaati için ne lazımsa nasıl adımlar atılacaksa bunun hızla atılması, kime ne görev düşüyorsa da barış için devreye girmesi gerekiyor.

Aydınlar, yazarlar, işadamları, siyasiler, sivil toplum örgütü temsilcileri ve diğerleri hepinize barış için tarihi görev düşüyor.

Gazeteciler olarak biz barış için göreve hazırız.

Dost ve barış içinde kalın.

YORUM YAZ

Yorumunuzu yazın
Adınızı girin