Antalya Kaleiçi ve Yat Limanı kentin çok önemli birer değeri olmasına karşın maalesef var olan değerini günden güne kaybetmeye devam ediyor. Sorunları sürekli yazıp, çiziyoruz, üstelik çözüm önerileriyle nasıl cazibe merkezi olabileceğini dile getiriyoruz.

Her ne hikmetse işin sahipleri duyarsızlığını sürdürüp adeta Kaleiçi’ne sırtlarını dönüyor. Geçenler de yine bu köşeden gündeme getirmiştim. Ciddi paralar harcanarak düzenlenen sokakların eski döküntü haline dönmeye başladığını. Güvenlikle ilgili zafiyet özel güvenliğin kaldırılmasıyla giderek büyüyor. Burada özellikle Belediyeler yetkili oldukları halde sorumluluğu üzerine almadığı gibi Antalya’nın kalbi konumundaki bu merkezi kaderine terk etti. Bildiğiniz üzere Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin yönetim merkezini Kaleiçi’ne taşıdık.

Dolayısıyla sürekli Kaleiçi’ne gidiyoruz. Sorunları bire bir yaşıyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse gördüklerimiz ve yaşadıklarımızı şaşkınlıkla izliyoruz. Geçtiğimiz akşam Antalya İl Emniyet Müdürü Dr.Ali Yılmaz ile birlikte Kaleiçi’ni karış karış dolaştık. Işıklandırma, bazı lambalar kırılmış dökülmüş olsa da harika. Sokaklar aydınlık olduğu için daha güvenli dolaşabiliyorsunuz. Sur arkasında yürürken çok kötü bir lağım kokusuyla karşılaştık. Kaleiçi’nden Yat Limanına indiğimiz zaman ise dünyanın en güzel mekanının kaderine terk edildiğine tanık olduk. Limanın etrafı yol boyu karanlık, parke taşları yerlerinden oynamış yürümek neredeyse imkansız.

Antalya Kaleiçi’nin sorunlarına karşı yıllardır söylenmedik, yazılmadık, çizilmedik söz, söylem kalmadı. Önceden dolaşacağımız güzergâhta Emniyet Müdürü Ali Yılmaz eğer tedbir almadıysa ki bu mümkün değil, çünkü planlı bir gezi değildi. Eskiden sokak araları ve bar girişlerine kümelenen tinerci gibi suç odaklı tiplerin olmaması beni bu kadar olumsuzluk arasında mutlu eden tek olumlu gelişmeydi. Ali Müdür, Kaleiçi ve Yat Limanın güvenliği konusunda emniyet olarak üzerlerine düşen görevi yapmakta olduklarını söyledi.

Çalıştıklarını ve neticesini de gözlerimle gördüm. Ama yetmez. Yerel yönetimlerin de üzerine düşen görevleri var. Bunların da yapılması halinde Kaleiçi’ne yeni bir kimlik aramaya gerek kalmaksızın mevcut kimliği ile kentin cazibe merkezi olmayı bekliyor zaten.

Korkarım ki Kaleiçi böyle başı boş otoritesini kaybetmiş olarak devam ederse kötü niyetliler tekrar buralara inmeye başlayacak ve temizlemekte yine yıllar alacaktır. Kötü niyetliler o sokakları doldurmadan bir önceki dönemde başlatılan ve valiliğin de desteklediği çalışmalar devam etmelidir.

Özel güvenlik tekrar girmelidir bu merkeze. Bugünlerde özellikle Vali Dr. Ahmet Altıparmak geldikten sonra gürültü yayan eğlence mekanlarına karşı çok ciddi çalışmalar yapıldığını biliyorum.

Şimdilerde eğlence mekanı işletmecileri kendilerine zamanında eğlence yeri ruhsatı veren ilgililere isyan ediyor. Böylece uzun zamandır devam eden ama bir ara kesilen “Kaleiçi eğlence mekanı mı, yoksa dinlence mekanı mı olmalı” tartışmaları yeniden alevlendi.

Evet bu konu tartışmaya açılmalıdır. Çünkü bir grup insan Kaleiçi eğlence mekanı olsun diyor bir grup da hayır butik oteller ve restoranların olduğu kültür sanat ağırlıklı dinlence ve gezi mekanı olsun diyor. Elbette bu konuda doğru bir yol bulunacaktır. Ben bu yazımda daha önce Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen’in gündeme getirdiği fakat pek dikkate alınmayan hayati bir öneriyi tekrarlayarak yazımı tamamlamak istiyorum.

Kaleiçi’nde ne kadar yeni yapı varsa mutlaka kamulaştırılarak yıkılmalı ve yerleri park alanı haline dönüştürülmelidir. Her sokağında ayrı bir sanat kokmalıdır. Yıkılmaya yüz tutan evler ivedilikle restore edilmelidir.

Antalya bunları başardığı vakit Kaleiçi’nden çok ciddi paralar kazanacak ve kenti yüzyıllar boyu ayakta tutacaktır.

YORUM YAZ

Yorumunuzu yazın
Adınızı girin