İnsanlık ‘Korona Virüs’ten ders alır mı?

İnsanlık tarihin de eşine benzerine çok az rastlacak çok vahim, bir o kadar da ilginçliklerle dolu bir dönem yaşıyoruz.

Çin’in Wuhan kentinden yayıldığı iddia edilen adına da yeni tip Coronavirüs Covid-19 adı verilen ve henüz ne olduğu da tam olarak tespit edilemeyen görünmez bir düşmana karşı güçlü güçsüz tüm dünya ülkeleri günlerdir çaresizlik içinde savaş veriyor.

Dünyanın tek gündemi var o da Coronavirüs ile mücadele….

Virüsün gençler tarafından süper taşıyıcı, kronik hasta ve 65 yaş üstü insanları hedef alması ise beraberinde bir çok soruyu getiriyor. 

Görünmez düşmanın bir yarasa çorbasından mı yoksa insan eliyle laboratuvarda üretilmiş biyolojik bir silah mı olduğu konusunda her geçen gün kıtadan kıtaya dilden dile konuşuluyor ancak henüz bu konuda bilimsel bir veriye erişilmiş değil. 

Aralarında bazı yabancı bilim insanın da olduğu bir kesim var ki bu yaşadığımız sürecin biyolojik bir ‘Üçüncü Dünya Savaşı’ hazırlığı için laboratuvarda üretildiği sırada virüsün bir hata neticesinde bulaşmış  veya sıuzmış olabileceğini söylüyor.

Bazı ülkeler yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali bir birlerini suçlamaya devam ediyor.

Öyle yada böyle virüs tüm dünyaya yayıldı mı yayıldı. Dünya ülkeleri görünmez bir düşmana karşı savaş veriyor mu veriyor. Bu savaş o bildiğimiz topla tüfekle nükleer silah ve bombalarla yapılan bir savaş da değil. Şimdilerde elindeki ağır silahlarla kendini dünyanın tek sahibi sanıp masum onlarca canı alanlar kendi canlarını kurtarma derdine düştü mü düştü…

İnsanlık tarih boyunca birçok savaşlara tanıklık etmiştir. Petrol ve enerji savaşları, din savaşları, güç savaşları vs. Tarih kitaplarından okuduğumuz kadarı ile her savaşın bir muhatap ve gerekçesi vardı. Milyonlarca insan anlamsız yere tarih boyunca bombaların altında can verdi. Her büyük savaş sonrası dünyanın sınırları yeninden çizildi güçlü olan dünyanın var olan zengin topraklarını işgal etti ve kaynaklarını halen sömürmeye devam ediyor.

Tüm canlıların ortak yaşamsal kaynağı değeri olan doğanın dengesini bozup katlettik mi? Ettik… Masum insanlara, hayvanlara, oksijen kaynağımız ağaca, taşa toprağa, su kaynaklarımıza, hepsine çok acımasız davranıldı mı? Davranıldı… 

Güçlünün sudan bahanelerle ve silah zoruyla işgal ettiği ülkelerin doğal kaynaklarına çökebilmek için çoluk çocuk kadın erkek demeden onca can alıp masum insanları evsiz barksız yersiz yurtsuz vatansız bıraktılar mı? Bıraktılar…

İşte böyle bir zamanda baskın yaptı görünmez düşman dedikleri Covid-19. Bumerang misali o hayalet virüs şimdi güçlü güçsüz ayrımı yapmaksızın tüm dünyayı evlerine kendi ülke sınırları içine hapsetti mi? Etti….

Peki, 21.yuzyılın yer küresinde biz insanlar şimdi ne yapıyoruz?

Bilmediğimiz, göremediğimiz bir düşman karşısında kendimizi koruyabilmek için tırsmış vaziyette kaçacak delik arıyoruz. Ülkelerimize, evlerimize hapsolmuş vaziyette hayatta kalmak için mücadele ediyoruz. Bu görünmez düşmanın şerrinden korunmak için tek yapabildiğimiz şey, ellerimizi kolonya ve sabunla yıkamak, maske takmak ve sosyal mesafe denilen kurala uymak evde kalmak.

Ülkelerin ülkelere kapılarını kapattığı, hastanelerin yetmediği, bilim insanların bile çaresiz kaldığı bir süreçten bahsediyoruz. Ölenler neden öldü? Savaşı kazananlar hangi silahı kullanarak kazanacak?

Sahi düşmanımız kim? Kime karşı savaşıyoruz?

Yaradan insanlığı fakir veya zengin güçlü veya güçsüz yaratmamış. Tıpkı Coronavirüs günlerinde olduğumuz gibi herkesi eşit yaratmış. Peki, bu görünmez düşman denen virüsün elinde ne tür silahlar var ve kimleri hedef alıyor? Elindeki ağır silahlarla dünyaya meydan okuyan süperim diyenleri bile evine hapseden korkutan bu görünmez düşman kim? 

O görünmez düşmanın elindeki tek silah gençler ve sağlıklı insanlar. Hedef ise yaşlı ve kronik hastalar.  Yani bizi bir birimize kırdırıyor, öldürtüyor görünmez düşman. Bir tek zengin fakir, din, dil ırk ayrımı yapmıyor.

İnsanlığın şu anda bu düşmana karşı kendini savunabileceği tek silahı var o da BİLİM… Bilimin ışığından uzak kalanlar ise çaresiz karanlıktan kurtulabilmek için çırpınıyor. 

Tüm bu olup bitenlerden kim ne ders çıkaracak bilmiyorum ama bu zor günler geride kaldığında yine eski alışkanlıklarımıza geri döneceğimiz kesin gibi… Eminim ki bu günleri çok çabuk unutacağız.

Yine doğayı masum insanları, canlıları katletmeye devam edeceğiz. Bu süreçte güç kaybına uğrayıp karizmayı çizdirenler yine elindeki imkânları kullanarak bu süreçte kaybettiklerini yerine koymak için daha acımasız davranacakları, daha fazla masum insan canına kıyacakları endişesi duyuyorum.

Doğrusu ben görünmez dedikleri Covid-19 düşmanından değil, görünen iki bacaklı canavarlardan korkuyorum. 

Şimdi benim cevabını aradığım soru şu: Acaba bu Covid-19 gelecekte insanlığın yaşayacağı felaketin habercisi, bir artçı deprem mi? Yoksa şu anda asıl görünmez düşman olup bitenleri mi izliyor?  Artık bunun cevabını tek dayanağımız olan bilim insanları verecek. 

Allah tüm masum canlıları korusun duası yapmak dışında şu anda benim elimden bir şey gelmiyor. Bu süreçten insanlık adına kendi payıma düşen dersi aldığımı düşünüyorum. 

En önemlisi de bu dünyanın tek sahibi olmadığımızı, doğanın kıymetini, sağlıklı yaşamın değerini, hayatın anlamını anladım….

Ya siz?

Sağlıklı günlerde buluşmak dileğiyle şimdilik hoşçakalın.

Kaynak: MYGazete.com https://www.mygazete.com/insanlik-coronavirusten-ders-aliyor-mu-makale,451.html

Siyanür yasaklandı, ya intiharlar?

Son aylarda üst üste yaşanan birbirinden ilginç intihar vakaları nedeniyle ilgili bakanlık ölüm sebebi gösterilen siyanürün halka satışını yasakladı. 

Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle halka, piyasa ve internet ortamında siyanür bileşiklerini içeren maddelerin satışı yasaklandı. Yönetmelik değişikliğiyle siyanürlü bileşiklerin yurt içi satışlarının izlenebilmesi için “son kullanıcı beyannamesi” bildirme zorunluluğu da getirildi. 

Peki, getirilen bu yasak intihar vakalarını önleyecek mi? Ülkemizde son yıllarda ekonomik, sosyal ve bazı özel sebeplerden dolayı canına kıyan, yetmedi çoluk çocuğuna çevresine zarar veren öldüren insanların sayısı her geçen gün artıyor.

Elbette intihar vakalarının nedenleri araştırılmıyor demiyorum. Siyanürü niye yasakladınız da? Demiyorum. Siyanür gibi zehirlerin halka satışının yasaklanması için illaki başımıza bir olay gelmesine bile gerek olmaksızın yasaklanması lazımdı. 

Ülkemizde siyanür kadar tehlikeli yasaklanması gereken o kadar zehirli madde var ki saymakla bitmez.Bu ayrı bir yazı konusudur. 

Yaşanan vakaların asıl nedenlerini ortadan kalkmadıkça üzücü olayların önüne geçmek mümkün değildir? 

Önce o acı olaylara neden olan, bir insanı canına kıyacak noktaya getiren ana sebepleri ortadan kaldırmamız gerekir. 

Bir medya mensubu olarak biraz da özeleştiri yapmak durumundayım. 
Bir taraftan insanların canını sıkan, ölümlere neden olan vakaların temeline inmeliyiz derken, bu yaşanan olayların medya da sunuluş biçimini de göz ardı edemeyiz. Bu tür durumlarda birilerinin bizlere yasak getirilmesini mi bekleyelim. 

Şiddeti özendiren, siyanür vakalarında olduğu gibi intihara meyilli insanlara yol gösteren yayınlardan uzak durmak gerekmez mi?

Dün Antalya’da yine genç bir kardeşimiz intihar etti. Arabasının camında siyanür ile intihar notu olduğu söylendi. O genç siyanür ile intihar ettiği notunu neden bıraktı? Bir insan öldükten sonra neden ve kime neyin mesajını vermek ister ki, bunu araştırmak lazım.  

Gazete ve televizyon kanallarında bu son vaka yine siyanür manşetleriyle yayınlandı. Kısacası canına kıyan gencecik bir vatandaşımızın bu vahim noktaya nasıl geldiği, neden canına kıydığından çok siyanürle intiharı ön plana geldi. 

Bu olayları haberleştiren bizler bu ve benzer olaylar da olumlu veya olumsuz payımız nedir acaba?

Bu tür haberleri veriş biçimimiz etik kurallara uygun mu değil mi? Artık bir özeleştiri için geç kalmadık mı?

Siyanürü yasakladık eyvallah…İntihara sebep mevzuları kökten çözmediğimiz sürece bu olayların önüne geçmek imkansız. 

Mesele ölüme sebep materyali yok etmek değildir. İnsanları ölüme sürükleyen yaşama umudunun tükenmesine neden olan temel sorunları ortadan kaldırmaktır.

KAYNAK: MYAZETE.COM

AGF seçimlerinde Mevlüt Yeni güven tazeledi!

Antalya’nın Kemer ilçesinde Akdeniz Gazeteciler Federasyonu (AGF) 3. Genel Kurulu gerçekleştirildi. Fame Residence otelde yapılan toplantıya Antalya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye, Burdur, İsparta, Alanya ve Akdeniz Gazete Sahipleri Derneği delegeleri katıldı. 2 dönemdir AGF başkanlığı yapan Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni oy birliği ile yeniden Akdeniz Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı seçildi. 

Mevlüt Yeni kongrede delegelere hitaben yaptığı konuşmada delegelere yeniden genel başkanlığına seçtikleri için teşekkür etti. Yeni, ‘Kuruluşumuzdan bu yana emeği geçen bugünlere gelmemizde bize destek olan herkese çok teşekkür ediyorum. AGF Akdeniz bölgesinin medya çatı örgütüdür. Biz ye iç gez Federasyonu veya Cemiyetleri değiliz. Bölgedeki meslektaşlarımızın sorunları, dertleri bizim derdimizdir. Sorunlarımızın çözümü için, birlik beraberlik için, bölgesel bir yapılanmaya ihtiyaç vardı. Bizler bu amaca hizmet etmek üzere yola çıktık emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Kimsenin arka bahçesi değiliz, tabela Derneği, Federasyonu asla değiliz. Sektörümüzün sorunları için il il çalışmaya devam edeceğiz.’dedi.

Başkan Yeni,’ AGF sadece kendi sektörünün sorunlarına değil var olduğumuz bölge ve illerin tanıtımına, sorunların çözümüne katkı koymak adına elini değil gövdesini taşın altına koyan bir kurumdur’ diye konuştu. 
Kaynak MYGAZETE.COM

Sayı hedefi tamam, ya gelir?

Sezon başında Vali Münir Karaloğlu Antalya için 15 milyon turist hedefi koyduğun da bazıları ‘Vali bey hayal görüyor’ demişti.  

Bu ay itibariyle 14 milyonu aştığımıza göre konulan sayı hedefine yaklaştık. Yüzde yüz olmasa da yıl sonu geldiğinde yüzde 95 vali beyin hedefi gerçekleşmiş olacak. 

Elbette ülkemize gelen turist sayısı önemlidir. Ancak gelen misafirlerin bıraktığı döviz miktarı çok daha önemli değil mi?

Bir taraftan havalimanında gelen turistleri sayıp rekor haberleri yaparken, diğer taraftan gelirde yaşadığımız hüsranı da konuşmamız, yazmamız gerekmez mi? 

Ucuz turist edebiyatı yapanlar kervanına katılmak istemiyorum ama sayı ve gelir oranlamasına baktığımızda ciddi bir anormalliğin olduğunu da gündeme taşımak gerekiyor. 

Bunu hangi veriye dayanarak yazıyorsun diye bana itiraz edenler olabilir.

Her sene dünya turizm verileri açıklanıyor. Orada ülkelerin turizm gelirleri yer alıyor.

Dünya Turizm Örgütü de, bizim maliye verileri de bu sektörden en az gelir elde eden ülkeler arasında olduğumuzu gösteriyor.

Peki ne yapalım gelmesin mi şimdi bu dar gelirli misafirler Antalya’ya? Elbette gelsinler, gelmeliler de…

Ancak bizim otel fiyatlarımıza baktığımızda kendi aralarında bile ciddi anormalliklerin olduğunu görebiliyoruz.

Aynı konfor ve yıldıza sahip, hem de aynı bölgedeki 5 yıldızlı iki otel arasında bile yüzde 50 oranında fiyat farkı var.  

Veya neden rakip ülkeler ile bizim konaklama ücretleri arasında yüzde 70’lere varan fiyat farkı var? İşte bunları konuşmamız, yazıp çizmemiz lazım. Kesinlikle bizim ederimiz bu değil.

Temmuz ve Ağustos ayları Antalya için yüksek sezon ve fiyatlar yükseliyor. Ben bunu da doğru bulmuyorum.

Bir otelin oda ücretleri ciddi oranlarda değişkenlik göstermemeli. Otellerimiz gerçekten hizmet kalitesi ve konfor bakımından birçok tatil ülkesine 10 basar.

Peki fiyatlarımız neden yerlerde sürünüyor. En küçük bir olayda otelcilerimiz neden panik yapıyor ve fiyat düşürüyor? Bu sektörün standart bir fiyat politikası ne zaman oluşacak?  

Kentin sahipleri ve turizmden sorumlu olan STK ve sektör temsilcileri bir araya geldiklerinde ne konuşuyorlar acaba?

Muhakkak bizim yazdıklarımızı onlar da biliyor ve konuşuyordur. Peki bu işin çözümü nedir? Bana göre ilgili bakanlık ve sektör bir araya gelip bu işin standartını belirlemeli, herkesin de buna uymasını sağlamalıdır.  

Esasen turizm sektörü şanslı bir dönem yaşıyor olmalı. İlk kez sektör içinden bir yatırımcı bakanlık yapıyor.  Bizim yazdıklarımızı o herkesten daha iyi biliyor.

Oyuncular ve oyun kurucular turizm gelirlerini arttıracak plan proje ne varsa mutlaka konuşuyordur ancak artık konuşmanın neticelerini görmek istiyoruz.

Yıllardır benzer sorunları konuşuyor, yazıyoruz ama olumlu yönde bir ilerleme göremiyoruz. 

Verdiğimiz hizmetin, sunduğumuz iklim ve temiz çevrenin bedeli her şey dahil gecelik 25 Euro olmamalı.

Tatil beldelerindeki turistik mağaza sahipleri de kan ağlıyor. Peki 14 milyon insan hiç otelden çıkmaz mı? Çıksa da ceplerinde alışveriş yapacak para yok. Dolayısıyla gelen sayının esnafa da faydası yok. Yazıktır onca milli servet ve emeğe.

Umarım önümüzdeki yıl için sektör hak ettiği gelir düzeyine kavuşacak politikalar üretir.

Bu konuda Turizmci Bakan Mehmet Ersoy ve sektör temsilcilerine büyük sorumluk ve görev düşüyor. 

Seneye inşallah sayı rekorları gibi döviz rekorları da kırılır ve ülkemiz turizmden hak ettiği gelire kavuşur.

Kaynak: MYGazete.com

Take Your Seat Antalya

cof


 

Kanadalı dünyaca ünlü fotoğrafçı ve seyahat yazarı Randy Van Der Starren ile Kanada’nın yüksek tirajlı dergisi Ottawa Life’ın editörü Dan Donovan’ın Antalya’daki son durağı Antalya Gazeteciler Cemiyeti oldu.

Türkiye Cumhuriyeti Kanada Büyükelçisi Selçuk Ünal ve Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mevlüt Yeni’nin konuğu olarak geldikleri Antalya’da yılda 25 milyon yolcunun giriş çıkış yaptığı Torotno Pearson Havalimanında serilenmek üzere fotoğraflar çekti. Doğa manzaralarında insan unsuru yerine kırmızı-beyaz ve turuncu-beyaz renkte olan iki yönetmen sandalyesini obje olarak kullanan fotoğrafçı ve seyahat yazarı Randy Van Der Starren, çektiği fotoğraflardan 3 tanesini Toronto Pearson Havalimanında sergileyecek. 26 Ekim tarihinde kente gelen Starren ve Donovan Alanya’dan Patara’ya kadar karadan ve havadan taradıkları Antalya’ya hayran kaldı.

Antalya’yı tanımak ve tanıtmak amacıyla kente gelen Kanadalı fotoğrafçı ve yazar Randy Van Der Starren ve editör Dan Donovan Alanya, Köprülü Kanyon, Side, Perge ve Aspendos’u gezdi. Seyahatleri sırasında birçok fotoğraf çeken Kanadalı gazeteciler, dünyaca ünlü tatil kenti Side’yi helikopter aracılığıyla havadan görüntüleme şansı yakaladılar. Kanadalı gazetecilerin Antalya’daki son durağı Gazeteciler Cemiyeti oldu. AGC Başkanı Mevlüt Yeni ve Yönetim kurulu üyeleriyle sohbet ortamında bir araya gelen gazeteciler Türkiye ve Antalya ile ilgili düşüncelerini aktardı.

Eski bir asker olan Ottava Life’ın editörü Dan Donovan, 1. dünya savaşında Kanada’dan Gelibolu’ya savaşmak için gelen askerlerin memleketi olan Newfoundland eyaletinde doğup büyüdüğünü hatırlattı. Konuşmasında zaman zaman duygulu anlar yaşayan Donovan, Savaşın ardından Mustafa Kemal Atütürk’ün “Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır.” sözünü hatırlattı. Donovan bu sözleri söylerken gözyaşlarını tutamadı.

Konuşmasında Batı’nın Türkiye’ye bakışını da değerlendirden Donovan, Türkiye’nin son olarak batı dünyasında seçimlerle gündeme geldiğini hatırlattı. Donovan,”Yakın zamanda bir seçim yapıldı ve Erdoğan kazandı.Bu konuda tartışabilirsiniz ama ortada bir seçim var ve Erdoğan kazandı, bu son seçimlerde kullanılan oyların birbirine yakın olması tansiyona sebep oluyor, demokrasilerde tansiyon iyidir. Bu sonuçlardan Batıda ve Türkiye’de hoşnut olmayan insanlar çıkabilir ama bu bir seçim sonucudur ve kazananı bellidir” dedi.

Batının Türkiye’yi bazan siyah beyaz olarak değerlendirdiğini gri topları görmezden geldiğini söyleyen Donovan, ” Türkiye’de bir askeri darbe girişimi oldu, Suriye sınırında sürekli savaş var, onlara soruyorum Batı 3 milyon Suriyeli için ne yaptı, Avrupa Birliği 3 milyon Suriyeli için ne yaptı. 7 milyar euro vereceğiz dediler ama 800 milyon euro verdiler. Kanada’da ve Amerika’da mesajı siyah ve beyaz vermeye çalışıyorlar, ben de onlara Ben Türkiye’ye gittim Türklerle görüştüm o kadar basit değil diyorum” diye konuştu. Türkiye’de 80 milyon insan bulunduğunu ve Avrupa Birliğinde olması gerektiğini kaydeden Donovan ” Sadece Yunanistan’daki ekonomik kriz dünyayı krize sürüklüyordu, bütün bunları Türk milletinin bakış açısınını da göz önünde bulundurarak değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye ‘de herkes her konuda hemfikir değil, tartışıyorlar, seçimler yapılıyor, bunların yanında çok güzel muhteşem bir ülke ve güçlü bir ekonomisi var” dedi.
Fotoğrafçı ve seyahat yazarı Randy Van Der Starren ise mesleği gereği dünyayı dolaştığını, Türkiye’ye ilk kez geldiğini ama bunun son olmayacağını belirterek,özellikle Antalya’nın muhteşem tarih ve doğa hazinesine sahip olduğunu, bir haftalık çalışma süresi boyunca gördüğü her şeyi çekmek istediğini söyledi.
AGC Başkanı Mevlüt yeni ise, AGC olarak Antalya’nın tanıtımına katkı koyan bu tür çalışmaları bundan sonra da devam ettireceklerini belirterek ” Antalya tüm dünyada önemli bir destinasyondur. Tanıtım çalışmalarına biz de AGC olarak elimizden gelen desteği veriyoruz” dedi.

Basından Seçtiklerim

Almanya Hannover ve Berlin İzlenimlerim (Kasım 2018)

Bakan Çavuşoğlu’ndan taziye ziyareti

Dışişleri Bakanı Alanyalı hemşerim Mevlüt Çavuşoğlu, bir süre önce hakkın rahmetine kavuşan annem Fatma Yeni için evimize yaptığı taziye ziyaretine teşekkür ediyoruz.

12 yılın özeti ve son 3 yılın hesabı…

Antalya Gazeteciler Cemiyeti bayrağını değerli ağabeyim meslek büyüğüm Erdoğan Kahya’dan devralmamızın üzerinden 12 sene geçivermiş. Bu sürede hem ulus olarak hem de gazeteciler olarak her birimizin acı-tatlı anıları, başarılı-başarısız günleri oldu.

Hayat su gibi akıp gidiyor maalesef. Şimdi sizlere elinizdeki faaliyetlerimizi özetleyen kitapçıkla 3 yılın hesabını veriyoruz. Mühim olan geriye dönüp bir hayat muhasebesi yaptığımızda kasamızda ne tür kayıpların ve kazanımların olduğudur. Şahsen bu muhasebeyi sadece genel kuruldan genel kurula vermek başarılı bir yönetim anlayışı ile bağdaşmaz. Sizlerin seçtiği bir lider olarak hayatımın her anında bu muhasebeyi yaparak siz üyelerimize şeffaf katılımcı bir yaklaşımla istenildiği zaman hesap verilebilen bir yönetişim anlayışını hakim kılmaya çalıştık.

Artılarımızı eksilerimizi koyduk her daim teraziye… Son 3 yıl dahil cemiyetimizin tüm kazanımları hep yeniliklere yelken açmaya, değişimlere ayak uydurmaya, hayatın ve üyelerimizin bize ‘yapma’ dediklerini yapmamaya, ‘yap’ dediklerini de yapmaya borçluyuz. Tüm zorluklara rağmen eğilmedik, bükülmedik, kimseye avuç açmadan dimdik huzurunuzdayız…

Değerli üyelerimiz; Hiçbir başarı kendiliğinden gelmiyor, hiçbir makam ve mal mülk de öyle havadan size hediye edilmiyor. Eğilerek bükülerek tavizler vererek elde edilen kazanımlar ise çok çabuk kaybediliyor. Onca yıllık meslek yaşamımda çok şeylere tanıklık ettim. Birilerinin omuzuna basarak bir yerlere yükselmedim. İlk günkü meslek heyecanımı hiç kaybetmeden gazetecilik mesleğinin ruhuna bağlılıktan, sadakatten basın meslek ve ahlak ilkelerinden asla ayrılmadım.

Siz kıymetli üyelerimizin bize emanet ettiği Antalya Gazeteciler Cemiyeti bayrağını 12 yıldır gururla taşıyoruz. Tüm üyelerimize eşit yaklaşıp adil olduk. Ayrım yapmadık. Üyelerimiz tarafından bize emanet edilen bu kutsal görevin değerini, kıymetini bilerek hareket ettik.

Antalya Gazeteciler Cemiyeti bir tabela derneği değildir. Duruşu ve çizgisi olan, meslektaşları için üreten, koşan, çalışan bir cemiyettir. Türkiye ile dünya ile bağlantıları olan tüm kurum kuruluş ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapan milli, Atatürkçü, Cumhuriyetimizin temel değerlerine bağlı, güçlü örnek bir cemiyettir.

Bu kongremizde birlik ve beraberliği özellikle vurguluyoruz. Çünkü buna fazlasıyla ihtiyacımız var. Yani bizde olmayan veya eksik olan birliği yeniden temin etmenin geliştirmenin peşindeyiz! Eğer birlik olamıyorsan haktan, hukuktan başarıdan söz edemezsin. Antalya’da ve ülkemiz genelinde mesleğimizin yığınla sorunları var. Can çekişen Anadolu medyası, aş-iş kaygısı, özgürlükler alanlarındaki daralan haklarımız tüm bunlar birlik olmadan çözüme kavuşması mümkün değildir.

Bilinmesini isteriz ki birçok gazeteci derneği dökülüyor adeta. Kimisi siyasallaşmış, kimisi hacizli, kimisi sadece tabela vazifesi yapıyor. Üyesi olduğunuz Antalya Gazeteciler Cemiyeti ile onur ve gurur duyabilirsiniz.

12 yıl önce eğitim bursu vermeye başladığımız yavrularımızın çoğu mezun oldu. 12 yıllık başkanlığım döneminde üyelerimizin çocuklarına ödediğimiz bursların miktarı 400 bin TL’yi aşmış. Bayram gazetelerinde üyelerimize dağıttığımız telifler, tüm bunlar kazanımlarımızın üyelerimizle paylaşımıdır. Cemiyetimizin dünya ile bağlantısı var.

6 ülke ile işbirliği yapıyor, Akdeniz Gazeteciler Federasyonu’nun kurucusuyuz genel başkanlığını da yapıyoruz, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun hem kurucusu hem yönetimindeyiz.

Sadece Nürnberg’e 6 defa ziyarette bulunmuşuz ve 90 civarında ağırlıklı sahadaki emekçi kardeşlerimiz olmak üzere üyelerimizi hem de onlara bir kuruş maliyet yaratmadan Almanya’ya götürmüşüz. En mühimi de cemiyetimizi hiçbir ideolojinin ve siyasi düşüncenin arka bahçesi yapmadık. Mesleğimizin, meslektaşlarımızın, üyelerimizin nerede derdi, sorunu varsa imkânlarımız ölçüsünde koştuk.

Kurduğumuz Antalya Basın Akademisi bünyesinde eğitimler verdik, sertifikalar aldık, kepler fırlattık. Süreç içinde yaptığımız diğer eğitim projeleri ile meslektaşlarımızın ve mesleğimizin gelişimine büyük katkılar sağladık.

Cemiyetimizin kurumsallaşması, fiziki durumu, emekçiye verilen değer olan ödül törenlerimiz, kaynaşmamıza neden olan geziler, aktiviteler, sosyal projeler… Bu çalışmalar sizce hangi cemiyette yapılıyordur acaba?

Bırakın 12 yılı son 3 yıla sığdırdıklarımızı faaliyet kitabımıza sığdırmadık. Yeterli mi ? Elbette değil. Eksiğimiz, kusurlarımız, hatalarımız yok mudur elbette vardır. Hizmetin ve insanın olduğu her yerde hata da kusur da olur elbette. Biliyorum çıta yükseldikçe daha fazlası isteniyor, biz de bunları yapmaya gayret ettik. Bize güven duyup oyları ile bizi iş başına getiren siz değerli üyelerimize şükran borçluyuz.

Şimdi sırada artık sona doğru geldiğimiz kamu yararına dernekler statüsüne geçmek, evi olmayan üyelerimizi uygun koşullarda ev sahibi yapmak ve 7 yıldır üzerinde çalıştığımız Basın Tarihi kitabımızı tamamlamak var. Ele ele verir birlik içinde göreve getirdiklerimize destek olursak ortaya koyduğumuz hedeflerin de gerçekleştiğini göreceğiz…

Biz onurlu güçlü büyük bir aileyiz,

Çünkü biz Antalya Gazeteciler Cemiyeti’yiz…

Kaynak : agc.org.tr

Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve Akdeniz Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı. Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı. Yeni Alanya, Antalya Ekspres, Güneş ve Cumhuriyet Gazeteleri Alanya Muhabirlikleri. Tercüman, Bulvar, Akşam ve Sabah Gazeteleri Antalya Bölge Temsilciliği görevlerini yaptı. Yazarımız Yeni, MYGazete.com ve MY DERGİ kurucusu olup halen Genel Yayın Yönetmeni olarak görevini sürdürüyor.